Çarşamba, 30 Nisan 2014

Ken Parker

Yazan : Kategori : Çizgi Roman Karakterleri, Genel, Nostalji 5754 0

Ken Parker, yazar Giancarlo Berardi ve çizer Ivo Milazzo’nun yarattığı çizgi romanın baş kahramanıdır. 1970’li yıllarda Türkiye’de Alaska ismiyle yayımlandı. “Altın Seri” olarak bilinen 59 kitaplık serisi ve kronolojik olarak bu kitapların sonrasında yer alan büyük boy seri, Rodeo Yayıncılık tarafından yayınlanmaktadır. Kaliteli baskılarla ve orijinal kapaklarla çıkan seri, Aralık 2014 itibarıyla 52’inci kitaba gelmiştir.

satis.cizgiromanoku.com dan sipariş verebilirsiniz.

 

ken_parker

Levent Cantek‘in Ken Parker yorumu;

Uzun ve Eski Bir Tüfek

Ken Parker’ın Türkçedeki ilk serüveni, sonraları borçları yüzünden yurtdışına kaçan bir yayıncının elinde heba oldu (1981). Gerçi heba dahi olamadı; kısa ömürlü Pistelero’nun içinde dolgu malzemesiydi, yarım yarım, ne kadar olabilirse o kadar oldu. Sonra, Tay Yayınlarında, İtalyan çizgi romanlarının mahir yayıncısı Sezen Yalçıner’in elinde, Alaska (1982) adıyla aralıklarla da olsa uzun müddet yayımlandı (1982). Temelde iki seri çıktı: İlki 40 albüm yayımlandı ama ilk sayı iki serüven bir arada biçimindeydi -sonraki yayımlarında bu serüvenler ayrı ayrı neşredildi. İkinci seri, Vicdan Borcu’yla (La Donna di Cochito) başlayıp Donovan’ın Çocukları’yla (I Ragazzi di Donovan) biterek 15 sayı sürdü. Eski serüvenlerin tekrar yayımlanmasıyla devam eden bu seriye ilk seride atlanan Mine Town’u da eklersek, Ken Parker Türkçede toplam 57 albüm yayımlanarak kapandı. Sezen Yalçıner, çizgi roman yayıncılığından vazgeçene kadar Ken Parker serüvenlerini tamamlamayı denedi hep. Yayımlanmış serüvenlerle yaptığı bu denemeler hiçbir zaman uzun ömürlü olmadı. Uzun süre sahaflarda “en çok aranan”lardan olan, diğer çizgi romanlara nazaran yüksek fiyatlarla satılan Ken Parker, münevverler nezdinde ayrı bir ilgi buldu. Hakkında biraz nostalji, çokça 68 ruhu -doğallıkla yine nostalji- ve edebiyatla harmanlanan yazılar yazıldı. Üreticileriyle ilgili çeviriler yapıldı. Ama yayımının neden tamamlanmadığı hep belirsiz kaldı, koleksiyoncular arasında da sıklıkla konuşuldu. Genel eğilim, faturayı kadirşinaslıktan uzak olması sebebiyle yayıncıya çıkartmaktı. Oysa mesele Ken Parker’ın Türkiye’deki yayın formatlarına uymamasıyla ilgiliydi. O dönem yayınlar on beş günlük bir periyotla çıkarken, İtalya’da daha geniş aralıklarla yayımlanıyor, üreticileri iş temposundan bunalarak okuyucudan yeni serüvenler için “süre” istiyorlardı. Böyle bir ara, Türkiye’de Ken Parker’ın yayımının kesilmesine neden olmuştu. Yeni serüvenlerin birikmesi beklenirken ülke çapında çizgi roman satışları düşmüş, yayıncılar işten el çekmişlerdi.

Ken Parker, İtalya’da ilk kez 1974 yılında Collana Rodeo dergisinin içinde küçük bir epizot olarak yayımlandı. Öykü yayının editörü Bonelli’nin ilgisini çekince bağımsız bir dizi olarak tasarlanmaya başlandı. Albüm olarak ilk kez, 1977 yılında Uzun Tüfek (Lugno Fucile) yayımlandı. Türkiye’de Tay Yayınları, İtalya’da Şubat ve Mart 1978’de yayımlanan Beyaz Balina (Caccia sul Mare) ve Beyaz Topraklar (Le Terre Bianche) serüvenlerini bir arada, ilk albüm olarak yayımlamayı tercih etti. Yalçıner, satışla ilgili kaygıları yüzünden İtalya’daki yayın sırasını kolaylıkla bozabiliyor, daha hareketli bulduğu -Judas ve Jeriko gibi dönemin satan çizgi romanlarına yakın- serüvenlere öncelik tanıyabiliyordu. Örneğin Chattonaga Yanıyor (Il Giorno in cui Brucio, Ağustos 1979) adlı 22. serüvenden Apaçi (Apache, Temmuz 1981) adlı 38. serüvene atlayabiliyordu. Bunu Yalçıner’in yayıncılık tecrübesine ya da daha çok Türkiye’de orijinal yayın biçimleriyle çok ilgilenilmemesine bağlamak mümkün. Oysa sıralamaya uymak, üreticilerinin (Berardi-Milazzo) kahramanlarını ve kendi biçemlerini nasıl geliştirdiklerini görebilmek açısından hayli ilginç bir fırsat olabilirdi. Bir başka nokta ise, Tay Yayınlarının kimi gerekçelerle iki albümü yayımlamaktan kaçınmasıydı. Türkiye’de üç aşağı beş yukarı İtalya’yla aynı tarihlerde yayımlanan Mayıs 1984 tarihli Donovan’ın Çocukları albümüyle dizi, Eylül 1985’te yayımlanan Un Principe per Norma adlı serüvene kadar süren, uzun sayılabilecek bir ara veriyordu. 1977 Haziranından 1984 Mayısına kadar 59 serüven yayımlanmıştı. Türkçedeki iki eksik, Şubat-Mart 1982’de yayımlanan Adah ile 1984 Nisanında yayımlanan Sciopero oldu. İlki çok anlaşılır değil: Adah, ırkçılık karşıtı özellikler içeriyordu ama ikincisinin yayımlanmaması yayıncısının sağ-muhafazakârlığına bağlanmalı. Melville, Longfellow, Hawthorne, Whitman, Poe, Emily Dickinson okuyan Ken, Sciopero’da Kapital’i okuyordu: Boston’daki fabrikalarda çalışma koşulları, grevcilere ateş eden askerler vardır karelerde. Yayıncının korkutucu ya da sakıncalı bulduğu sözlerinden ötürü “o” Ken Parker özellikle yayımlanmadı. İlginç olan, İtalyan okuyucuların bu iki serüvene gösterdikleri ilgiydi. 1998 yılında Ken Parker okuyucularının oylarıyla Adah en iyi öykü, Sciopero ise en iyi çizgi seçilmişti.
İtalya’da kimi küçük gecikmelerle de olsa aylık olarak yayımlanan dizi, 1983 yılında iki ayda bir çıkmaya başladı. Ancak Ağustos ayında çıkan, o senenin dördüncü sayısından (Kiralık Katil, Il Sicario) sonra yayın kesildi. Sekiz ay sonra çıkan ilk sayıda Berardi, Cepim’e bir mektup ve telefon hücumu olduğunu belirterek, bu anormal gecikme için özür diliyordu. Ken Parker hâlâ yaşıyordu, sağlığı yerindeydi ve bu durum karşısında bir pipo kadar masumdu. Gecikmenin sebebi kendileriydi. Berardi, diziyi gözden geçirdiklerini, eksiklikleri gidermek ve niteliği iyileştirmek için uğraştıklarını anlatıyordu. Ona göre Ken Parker’ın kalitesi ancak bu biçimde yükselebilirdi: “Daima tekrar düşünülmüş bir ses gerekli. Biz hikâyelere göre yaşadığımızı düşünüyoruz ve kendimizi kandırıyoruz. Üretme ritmimiz ‘süpersonik’ değil -ayda 96 sayfa bir dolu iş- arkadaşlar çalışırken bu aylık eziyete her geçen gün daha gönülsüz katlanıyorlar.” Berardi, sürekli üretmekten nasıl yorulduklarını anlatarak bir sonraki sayıyla diziye ara vereceklerini duyuruyordu: “Ken Parker’ın serüvenleri, fiyatı sayesinde her sosyal tabakadan geniş bir kitleye ulaştı. Herkesin bizi izlemeye devam etmesini ümit ediyoruz. Özellikle buraya dek bize eşlik edenlere teşekkür ederiz.” Bu tam bir veda olmasa da, dizinin belirli bir yayın periyodundan koptuğunu belgeliyordu.

Ken Parker, tamamlanan ilk dizisinden sonra ve kendi adına çıkan dergisinin yayımlanmasına kadar Orient Express, Comic Art gibi çizgi roman dergilerinde aralıklarla göründü (1984-1988). Üreticileri için yeni olan, Ken’in Avrupa pazarına açılmasıydı. Dizi, Fransızca, renkli ve 48 sayfa boyutunda, L’Isola Trovata tarafından, Colona West adı altında yayımlandı (1983-1988, 31 sayı). Bu seri, Paolo Eleuteri Serpieri ile Berradi-Milazzo ikilisinin işbirliğinde ve Ken Parker’ı temel almadan “Batı Hikâyeleri” çerçevesinde çıkıyordu. Bu arada Cepim tarafından iki macera bir arada kullanılarak eski serüvenler Ken Parker Raccolta başlığı altında neşrediliyordu (29 sayı). 1989 yılında o güne değin yayımlanan 62 Ken Parker serüveni, Serie Oro başlığıyla yayımlanmaya başlandı. Collona West döneminde kurulan Parker Editore (Berardi-Milazzo ortaklığı), bu yeniden sunumun yayıncısıydı. Aynı yayınevi tarafından çıkartılan Collezione Serie Oro yeni serüvenlerin de eklendiği bir formatla çıktı. Orijinal kapaklardan faydalanılıyor, kimi zaman iki serüven bir arada sunuluyordu. Ken Parker Magazine 1992’de çıkmaya başladı, 1995 yılında da kapandı. Bu, Corto Maltese biçimine uygun olarak farklı çalışmaları da yayımlayan bir çizgi roman dergisiydi. Onu, 1996’da çıkmaya başlayan Ken Parker Collezione (13 sayı) ve Ken Parker Speciale (4 sayı) izledi. İlki, Ken Parker Magazine’de yayımlanan serüvenleri toparlıyordu. İkincisi ise, altı ayda bir yayımlanan 180 sayfalık özel albümlerdi. Kısa öyküleri saymazsak, 1998 yılına gelindiğinde toplam 85 Ken Parker serüveni yayımlanmıştı. Takip edebildiğimiz kadarıyla Faccia di Rame adlı son albüm yeni bir vedayı içeriyordu. Berardi, okuyuculara yazdığı yazıda, Ken Parker’ın yeniden üretilip üretilmeyeceğinin ya da kendi deyişiyle onun geri dönüp dönmeyeceğinin belirsiz olduğundan bahsediyordu: “… bazen kimi insanlar uzun bir zaman için yok olmak zorundadırlar. İşte Ken’in … ayrıldığını düşünmek bu nedenle hoşuma gidiyor; yaşadıklarını ileride belki anlatacak, belki anlatmayacak.”
Türkçede Ken Parker’ın serüveni ise ilginç bir biçimde yeniden başladı. Önce, İthaki Yayınları tarafından ilk kez büyük boy albüm formatında yayımlandı. Vahşiler adını taşıyan albümde Ken Parker’ın İtalya’daki akıbeti hakkında en ufak bir bilgi yoktu. Oysa en azından yayın hakkının alındığı ajans aracılığıyla yeni bilgiler aktarılabilir ve hatta üreticilerinden kısa da olsa bir yazı istenebilirdi. İtalya’da Ken Parker hakkında yazılmış çeşitli incelemeler, kitaplar ve kitap bölümleri mevcut olduğu için ilginç bir aktarım sağlanabilirdi. Yapılmaması hiç kuşkusuz önemli bir eksiklik. Bu biraz da çevirmenlerin metinle girdikleri ilişkiye, “sevgiye” bağlı. Ayrıca, albümün künyesinde telif hakkıyla ilgili bir ibare, orijinal serüven ismi ve yayın tarihinin olmaması ise yayınevinin özensizliği. Bunun neden yapıldığını anlamak mümkün değil. İnsanın aklına başka şeyler geliyor, konduramıyorum. Yayımlanan albüm, İtalya’da Temmuz 1992’de yayımlanan I Selvaggi’nin çevirisi. Ken Parker’la ilgili ikinci sürpriz, Aksoy Yayıncılıktan geldi. Ken Parker, Mister No ve Swing gibi kaç sayı süreceği belli olmayan, Doğan-Egmont’u onların deyişiyle concept olarak izleyen bir anlayışla yayımlanmaya başlandı. Türkçede daha önce 39. albüm olarak Cellat adıyla (Cronoca, Mart 1981) yayımlanan serüven bu kez Yargı adıyla çıktı. Aksoy, bu serüvenleri sanırım bildik pazarlık usulü, eskisi şu para yenisi bu para biçiminde satın alıyor. Yoksa, Tommiks-Teksas türü EsseGesse ürünlerini saymayalım, yeni ya da yayımlanmamış maceraları olan ürünlerin eski serüvenleri neden tekrar edilir, anlamıyorum. Bu çizgi romanları satın alanlar yalnızca çocukluklarını kovalayan insanlar mı? Bu ürünler yalnızca nostalji malzemesi olarak mı okunuyor? Hikâyenin tadına ne oldu? Geçtiğimiz yıl iki yayınevi, Oğlak ve Dost, gerçekten çok nitelikli baskı ve titizlikle çizgi romanlar yayımladı. Ürünlerini ne “derin hakikatler” içeren metinlerle sundular ne de onları nostalji edebiyatına malzeme ettiler. Türkiye’de çizgi romana ve üreticilerine bu düzeyde bir saygı, iki-üç istisna dışında hiç gösterilmedi. Ken Parker’ın da bu saygıyı hak ettiğini düşünüyorum. O yalın, dımdızlak bir adamın öyküsü çünkü. Hırsızlıkların ve aşırılıkların devrinde, direnen uzun ve eski bir tüfek.

YORUM YAZIN

Ad Soyad *

Websiteniz

Yorumunuz *

* Zorunlu Alanlar